25 Aralık 2008 Perşembe

Beyaz Gömlek...

Neden beyaz düz bir gömlek bulmak bu kadar zor?
Neden yeni boyadığım çizmelerimin karda bıraktığı iz hoşuma gidiyor?
Neden bankacılık?
Neden tek bir saç telini yerde görünce midem bulanıyor?
Neden dedem hep bizde kalmıyor?

Burda bir tokat atıyorum ve kendime geliyorum.
Çünkü zatı muhterem dedem o benim ve o benim,
diğer 4 torunu beni ilgilendirmiyor.

Ben onun dediğine göre ilk sevgilisiyim ve ilk torunu olarak ilk göz ağrısıyım. O da benim biriciğim, babaların babası...

Kurban bayramı için geldiler babaannemle, yılsonunda gideceklerdi ama benim hayırlı bir iş durumları ortaya çıkınca, Şubata kadar burda kalmaya karar verdiler, ama ben hep kalsın istiyorum, eve gelince onu Çarkıfelek izlerken görmek istiyorum.

Aslında ben; eskiden TDK sözlükleri ile bulmacalar çözen, 81 il plakasını ezbere bilen, kimin eli kimin cebinde belli olmayan, yok izebellalı yok eduvardolu karmaşık pembe dizileri aksatmadan takip eden, öptürmicem dedimi öptürmeyen, limonsuz çay içmeyen, karda oynadıktan sonra bana sahlep yapan, Ali'cimi özlüyorum...

Ama ben, limonsuz da çay içen, ısrarıma dayanamayıp 5 kere öpebildiğim, temizde olsa cumaları mutlaka traşını olan, mantosuyla atkısının, takkesiyle yeleğinin uyumlu olmasına dikkat eden (kimin dedesi:)), bastonlu, ton ton, kültürlü dedemi çok seviyorum... hatta torunların arasında en çok ben seviyorum onu, dediğim gibi o benim... ve dedem yaşlanıyor... benimle birlikte, o yüzden her anını kaydetmek istiyorum, bayramlaşmaları, kahvaltıları, mutfakta birşeyler doğrayışını, hep kaydediyorum...
Onun ölmesini istemiyorum...
Dedecim seni seviyorum...

17 Aralık 2008 Çarşamba

Ekler Fanatiği

Eski işyerime gittim bugün, sabah erkenden.
Hemen söyleyeyim, korktuğum gibi geçmedi, arkadaşlarımı çok özlemişim, giderken uğrunda adam öldürebileceğim küçük eklerlerden aldım. Misafirliklere giderken, nereye gidersem boş gitmeyi sevmem, ya ekler, ya yaptığım keklerden, kurupastalardan alırım mutlaka belirli yerlerim vardır. Mesela Zerdali, Elizinn, Turta birde bizim apartmanın altındaki Livora pastanesi.

Konuya dönecek olursak, Sicilimi dolduracak olan şube müdürümün babası rahatsızlanmış sabah gelemedi, bende işyerinden 1 saat izin alabildiğimden kalkmak zorunda kaldım. bir tek şube müdürümü göremedim. 2,5 sene çalışınca bir daha gitmek garip geldi, ama iyi hissettim kendimi, aynı samimiyetle karşılaştığımdan dolayı.

Hatta bir arkadaşım rüyasında beni gördüğünü, kırmızı sivri topuklu bir ayakkabı giydiğimi-ki ayakkabı giymek darlık diye biliyorum ben, hemde kırmızı- evim olduğunu, onu ağırladığımı görmüş. Çaylarını içtim sonrada işime geri döndüm.

Akşam hayatımda önem verdiğim 2 insanın tanışma yemeği vardı, o da çok güzel geçti, e günüm bu kadar güzel geçmişken gece için güzel bir uykuyu hakediyorum galiba?

yok yok herkes hakediyor, güzel uykular!!!

Not: Bu aralar meyhane şarkıları dinliyorum, tavsiye ederim 6 cd, Türk Sanat Müziği hemde taş gibi:) "Taş Plak Meyhaneleri"... İşe giderken "erkilet güzeli...", işten dönerken "saçların tarumar..."

16 Aralık 2008 Salı

62'den Tavşan Yapmak

-->hesap makinesindeki rakamlardan kelimeler oluşturmak,
-->iskambilden kuleler yapmak,
-->peçeteden gül yapmak,
-->sigara kartonundan futbol forması yapmak...
Aklıma bunlar geldi bugün. Hepsi tarafımdan denenmiştir, futbol formasında zorlanıyorum.
Olanı olmayana, ama mümkün olana çevirmek, küçük sihirbazlıklar, herbiri... Başka neler vardı aklınıza geliyor mu? Kendi çapımızda evdeki imkanlarımızla yaptığımız, çok basit ama listelenebilecek derecede kayda değer şeyler...
Nerden aklıma geldiği ise şöyle: Bugün bir müşterimi aradım ve beklemeye aldıklarında elimin altında duran kağıda aradığım telefon numarasında bulunan "62"den tavşan yaptım. Ordan babamın kendi adında bulunan harfler ile kovboy yaptığı aklıma geldi, burdan ilk bana gösterdiğinde ne kadar etkilendiğim geldi, ordan başka nelere şaşırmıştım aynı türden diye düşününce ortaya bu yazı çıktı:)

Böyle bir ayrıntı, böyle bir yazı yazmama neden olabiliyor gördüğünüz gibi...
Burdan öğreniyoruzki en absürd konuda paragraflarca yazabilme ile pireyi deve yapabilme hatta devenin bale pabucu gibi saçma cümleler kurma kapasitesine sahibim...

Yarın yeni işimde 3 aydan az çalıştığım için, yılsonunda verilen sicil raporları için, bir önceki işyerime gitmem gerektiğinden, bir zerre gerginim. Ayrıldığım işimden veda partisi ile uğurlanmıştım orası ayrı, ama gidiceğim şimdi oradaki güzel günlerimi özleyeceğim, bi hüzünleneceğim. Ama heyecanda var şimdi bakalım nasıl geçicek, ayrılmamın sicil notuma olumsuz yönde etkisi olacak mı? Hepsinin cevabı yarın...

Bana şans, bana şans, bana şans...

14 Aralık 2008 Pazar

if i were...

Keşke ile başlayan cümleler kurmaz mıyız hepimiz? ya da "ben ... olsaydım" cümleleri... Çok mu kullandım hayatımda keşkeleri? Buna cevap veremem, yaşamaya devam ediyorum ve hayat keşkelerimizden arta kalan cümlelerimizdir bence. Ne yaşınıyorsa o'dur. Ama hayallerimizi kurmaya da devam etmeliyiz.
"Düş kurduğumdan beri ben, ben değilim artık."(Léolo)
Keşke daha erken yazmaya başlasaymışım, yazmayı bu kadar cok seviyorken hemde... Kendimi en rahat böyle ifade edebiliyorken. Aylar önce yazmaya başladım ama yayınlayamadım bir türlü ama bu sefer olcak, 2 cilt günlük yazan biri için zor olmasa gerek, ayrıca onbinlerce kişi yazıyor, hatta 2007'den beri faaliyete geçmeyi bekiyor parmaklarım.
Kısaca bir "Merhaba" demek istemiştim, hiç elveda demeyecekmişcesine...
Üç nokta cok kullanırım, hatta her zaman doğru yerlerde de kullanmam, kolay kolay son veremem hiçbir şeye, son vereceğimi belli ederek, ama bir devam isteğinide içinde barındırarak.
Konudan konuya atlama rekoru kırabilirim ama ilk olduğu için, daha anlatacak cok şey var.
Hep devam edeyim yazmaya, bana iyi geliyor.

Hoşunuza gidebilecek yazılar...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...