12 Mayıs 2024 Pazar

“Annesi”

Anneliğimi, anneliği sorguladığım bi sene oldu, kendimi suçladığım, yetersiz hissettiğim zamanlar oldu. 

Daha dikkatli daha tedbirli daha titiz beraberinde daha endişeli daha kaygılı… Yüreğimiz ağzımıza geldi ve hep orda kaldı… Adını anmaya korktuğumuz bir hastalığın ortasında bulduk kendimizi. 

Güçlü ol güçlü ol… o kadar ki ağladığın görünmesin, kızın sorsun hatta babam ağlıyor sen neden ağlamıyorsun diye… Cevabı basit ben sen uyuduktan sonra ağlıyorum canım kızım, takip etmem gereken şeyler var ben ağlarsam bunları kim yapacak… 

Doktorun söylediği gibi komutan ve asker ilişkisi gibi emirleri yerine getirmem gerekiyordu, o zaman daha başarılı oluruz demişti. Bunu hiç unutmadım. En ufak bir yumuşamada barikattan düşmanlar gelicekti sanki. Hala öyle. 

Tellerin arkasında yalnız değilim, zaten hayatımda olan annelerden dostlarımdan beklenmedik destekler gördüm, görüyorum. Ama bu süreçte yeni anneler de tanıdım, bir tek ben değildim onu anladım. Bu beni başta tedirgin etti, acemi hissettirdi ki bundan doğalı yokmuş. Sürekli konuşan tavsiye veren teyzeler olur ya etrafta anneliğinizin ilk zamanlarında, onun gibi geldi başta. Kendimi kötü hissettiren de oldu konuştukça ama genelde iyi hissettirdiler, çok şey öğrettiler. Bazen doktora soramıyorsun anneler seni rahatlatıyor. 

Hastanede annelerin adı siliniyor herkes doktorlar ve hemşireler, “Annesi” diye sesleniyor… Önemli olan çocuk, sen “annesi”sin, başka bir şey değil, annesi olman yeterli… Yeterli olmuştur umarım, sürecin ağır kısmı geride kaldı, yine umaraktan bu süreci de ayrıca yazmaya çalışıyorum ama o biraz zor oluyor. Nasıl başladı ne zaman bitecek… Süreç süreç süreç diyorum ya hep, sürülüyor mu hakkaten, sürülüyor muyuz? Sürecin süründürdüğü aşamalar olmadı mı oldu işte onları yazıyorum daha… yavaş yavaş… zaman yine yanıbaşımızda zaman yine ilaç zaman hızlı akmadı bu sefer zaman sindirdi zaman sinsi değil… iyi gelsin daha iyi gelsin… kızım iyileşsin…

27 Kasım 2021 Cumartesi

Aslında başlık başka olacaktı

Çığlık atasım kalp çarpıntılarımı bir yere fırlatasım var. İyi bir anne miyim iyi bir evlat mıyım iyi bir eş miyim iyi bir arkadaş mıyım iyi bir çalışan mıyım? Neyim ben hepsinde iyi olmak istiyorum. Öyle süper değil... iyi... iyi olmak istiyorum... çocuklara bağırmamak, kimseyi üzmemek istiyorum... istiyorsan yapabilirsine inanmak istiyorum... kendimi hep telkin ederken buluyorum, ama telkinlerimin işe yaramadığını görüyorum... bunları yazarken es vermiştim, diş macununu sıkmam için yanıma gelen oğlum, canım annem benim diyerek bana sarıldı... kim gönderdi Tunayı yanıma... babam mı? dedem mi? demek ki bir yerlere yazmam gerekiyormuş... hiç böyle devam etmeyecektim aslında... küçük emrah kaşlarım oldu tebessüm surat... şükür surat... nelere şükretmem gerektiğini düşüneceğim şimdi hiç hesapta yokken... çok karamsar bir yazı yazacakken, kendime gömecek cümlelere hazırlık yapacakken, resmen içim aydınlandı... Demek ki böyleymiş... 

24 Kasım 2019 Pazar

Bir saat

Kırıldım çok kırıldım
Duygularımı anlatmaya çalışıyorum
Çok güzel zaman geçiriyordum diyorum
Kabul görmüyorum
Savunmalarım yararsız
Çok şaşırılmış
Gel de bana sor
Hüküm verilmiş bir kere
Karar verilmiş çok kere
Neler yaptığım hemen silinerek
Ne yapmadığım öne geçirilmiş
Ne anlatılmaya çalışılıyorsa onun en ufak iması bile
Kanıma dokunuyor...
İçimde mi tutsaydım deniliyor
Benim neleri içimde tuttuğumu bilmeyerek...
Hiç hatrım hükmüm yokmuş
Hep cürüm...
Onu anladım...

14 Kasım 2019 Perşembe

Dinle Sadece

çocuklar uyudular. çok uykum var aslında. saat perşembeye sarkmak üzere. ama uyuyasım yok. ev sessiz. Tuna'nın odasına 4 kişi sıkışıp oyunlar oynamışız. akşamı kapatmışız gün sonunu gül kokulu yanaklarla almışız. yarın yine beni aynı gün bekler. yemeğim varsa şanslıyım demektir. en azından koşturmadan Meriç'le parka gidebileceğim. 
o kadar dilim şişmesine rağmen parkta velilerle konuşmak istemiyorum. soğuk derlerse desinler. ikimizin çocuğu da orada diye konuşmak zorunda mıyım? ben de izledim bugün her zamanki gibi... zaten oğlun gelir gelmez kızımı itmiş poposunun üstüne oturtmuş. hoppa yaptıkla geçiştirdik ama durmuyor. başka bir yaşıtı kızı kaydıraktan itti annesi aşağıda beklemeseydi... eyvahlar olsun... ve gene de düşecek olan kızın annesinin oğlana kızmasına sinir oldum. annesi varken başkalarının çocuklarına kızamazsınız. (sonra ne oldu biliyor musun? kum havuzunda yaramazsın sen dediği oğlan kızına kum attı, gene kızdı bu sefer kızı da oğlana attı oğlan bu sefer kızın annesine attı sonra kızı da kendi annesine kum attı. ve kızına kum küreği ile bacağına vurdu. ben olaylardan uzak dursun diye Meriç'i uzaklaştırdım. çünkü gözlerini kırpmadan aksiyon izliyordu. ve oğlanın annesinden bir tek kelime çıkmadı. kızılacaksa ben kızarım desin ne bileyim. e senin de kızına yaptığın oldu mu desin? bunlar daha 2.5 yaşında desin... kum olayında biraz yükseldi yalan değil. ay hatırladıkça deli oluyorum. keşke ben mi deseydim bişiyler... ben olsam o kadar huzursuzluk çıkaran çocuğumu parktan güzellikle eve götürürdüm. ne o keyif alıyor ne de ben. bugün o gün değil demek ki... ben huzursuz oldum mesela o ortamda durmak istemedim... aldım Meriç'i eve döndüm.. dönemedim gitmek istemedi... kahveciye götürdüm, bana latte ona su.. tokuştura tokuştura içtik... 
en çok üzüldüğüm hafif de olsa bu şiddet ortamına maruz kalan Meriç eve geldiğinde hırçın davranmaya başlaması. umarım sadece yorgun olduğundandır. umarım sadece ondandır.
sürekli parkta yaşıyormuşum gibi bundan önceki yazımda da Tunayla parktaymışım. aslında bu konuda yazmayacaktım. parkta yaşananlarla ilgili... başka bir şey yazcaktım. kendime dönük içime dönük birşeyler. başka zamana artık...

20 Haziran 2019 Perşembe

Yedi Dünya


Kuğulu Parkta kendimi turist hissederim çocukluğumdan beri... Etrafta konsolosluk çok olduğundan yedi dünya parkıdır...
Bugün koluma Tuna'yı takıp gittim... Bitmeyen yaz yağmurlarından nasiplendik. Hemen Ceviz'e girdik. Tuna her zamanki gibi dondurmacı abisine "bana iki top çikolatalı, külahta lütfen..." Çantama baktım ve cüzdanım yoktu durun dedim sadece 1 top alabiliriz. Tuna hiç itiraz etmedi... Tunalıya cüzdanımı evde unutarak gelmişim hemde çocuklu hemde Tunalıya hemde Cevize... Ama hazır dondurma yedirmiyoruz lütfen... Cebimde 7.25 tl... Tuna dondurma aldı 1 top, kaldı 2.25... 
Ceviz de dondurmayı götürürken benimle büyümüşte uzun uzun sohbet ediyor... Mobil bankacılıktan karekod ile ATM den para çekebiliriz diyorum. Ama telefonu siddin senedir güncellemediğimden onu da yapamıyorum... İtunesdan güncellemem gerekiyormuş o derece yani... Bilgisayar deyince bizimkinin gözlerinde ışık... Beraber yapalım mı güncellemeyi Annecim ben de öğrenmiş olurum... Peki...
Bu sırada yağmur dindi... Parka dönebiliriz... Ama heryer ıslak o zamana kadar güvercinlerle oynuyor... Yem almak istiyor... 1 lira neyseki... Yem bitince parka cesaretlenip dalan çocukların arasına dalıyor. Yanıma geliyor. Anne konuşmak istiyorum ama  anlamadığım bir dil konuşuyor... E sor bakalım ingilizce biliyorsa konuşursunuz.. Gidiyor hiç çekinmeden... Yanına oturuyor... Adını söylüyor önce sonra onun adını soruyor... Çocuk kardeşini çağırıyor... Abdul diyor... Kaydıraktan kayıyorlar hep beraber... Bizimki sabırsız. Kay kay diyor hızlıca sonra go go go diyor... Aslında aynı dil konuşmaları gerekmiyor... Çocuklar anlaşırlar... Kaydırağın sonunda mutlu yüzler. Altüstü kaydın be çocuk ne var gülecek bunda. O kadar basit bir oyuncak nasıl güldürebiliyor seni diyorum kıskanarak...
Bugün park neşeli. Bazen veli sesleri çocuk seslerini bastırıyor. Parkı AutoPark mafyası basmış gibi oluyor o zaman. Su Peri kaydıraktan ters çıkma Gül Peri ordan çıkma Ay Peri ipi sallama Yağız bak bununla oyna Kayra gel burdan çık... Ama bugün öyle değil... İçiçe çocuklar...
Tunaya bakıyorum hemen 3 kardeşin arasına girmiş... Ebeleme oynuyorlar... Başta dalga geçiyorlar benimle diyordu ama barışmışlar... Ben olsam yanaşmam birdaha onlara ama çocuk hesap kitap yapmıyor... Nerde mutluysa orda duruyo...
Tuna biraz daha çekingen mi olsaydı böyle çekirge gibi her ortama atlamasamıydı... Diye düşünüyorum kuru bulduğum bankta otururken... Ben ne kadar az sosyalleşsem o kadar iyi... Çekirdek bir çevrem var bana yeter... Onlara da hücreme kadar açarım içimi zaten...
Çocukken trende koltuk koltuk gezip "Şenin Adın Neeeee" diyen kız çoktan gitti aynı trenin camından bakarken uçan kırmızı şapkası gibi...
Beni heryere bırakıp heryerden alan babamın yerini alan Melih arıyor Tunanın terli tişörtünü değiştirirken, hemen koşmaya başlıyoruz... Tuna son kez bakıyor parka ben de Tuna'ya... Sonra da eve gelip bakıyorum bu fotoya ve fotonun altındaki yazıya...

Hoşunuza gidebilecek yazılar...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...