Uzak diyarların ötesinde, yüksek dağların ardında, doğu ile batı arasında üç denizin ortasında bir ülke varmış. Vatandaşları tarafından tutkuyla sevilen güzel ve yalnız bir ülkeymiş. İçi kocaman yürekli insanlarla doluymuş. Üç tarafı denizlerle çevrili olduğundan mıdır bilinmez, çok taraflı düşünceler ve kültürlerle bir araya gelmiş insanlarmış. Yürekleri kocaman olduğundan mıdır bilinmez milyonlarca duyguyu barındırabiliyormuş.
Bazen binlerce gülücük oluyorlarmış, bazense milyonlarca gözyaşı akıtıyorlarmış,
Bazen “bu ülke çekilmez” deyip yurtdışına gitmenin yollarını arıyorlarmış, bazense dünyanın her yerini gördükten sonra “en güzel benim ülkem” diyorlarmış,
Bazen hayatın zorluklarına karşı iflas bayrağını çekmelerine ramak kalıyormuş, bazense aynı hayatın aynı zorluklarına karşı tek bir demirbilek oluyorlarmış,
Bazen en ufak bir sarsıntıyla ayrı kutuplara düşüp farklı görüşlere sahip oluyorlarmış, bazense büyük bir sarsıntı karşısında kenetlenerek aynı yöne bakmayı başarıyorlarmış,
Bazen güneşin doğduğu yöne çeviriyorlarmış başlarını, bazense güneşin hiç batmadığı batıya doğru ilerliyorlarmış,
Bazen yatırımı toprak üstüne yapmak için ağaçları kesip binalar yapıyorlarmış kendilerine, bazense "hatıra ormanı" yapıyorlarmış ormanları hatıralarda bırakmak için,
Bazen aynayı kendilerine çeviriyorlarmış, bazense iğneyi kendilerine çuvaldızı başkanlarına batırabiliyorlarmış,
Bazen saman alevi gibi tutuşurlarmış, bazense bir ton benzin dahi onları yakamazmış,
Bazen kudrete muhtaç olurlarmış, bazense damarlarındaki asil kanın mevcutiyetini unuturlarmış,
Bazen oturan bir koyun oluyorlarmış Van Gölü gibi, bazense bir timsaha dönüşüyorlarmış Marmara Denizi gibi,
Bazen annesiz kalıyorlarmış öyle yetimcesine, bazense hiçbir şeyleri yoksa verecek, sütlerini bağışlayabiliyorlarmış yetim kalan çocukları emzirircesine,
Bazen öyle bir “sus”arlarmış ki, kemiğe dayanan bıçak, o mumlanmış ağızları bile açamazmış, bazense öyle bir çığlık atarlarmış ki çatlayan ses tellerinin hakkını verirmişcesine dağların ardındaki sağır sultanlar bile duyarmış.
Bazen binlerce gülücük oluyorlarmış, bazense milyonlarca gözyaşı akıtıyorlarmış,
Bazen “bu ülke çekilmez” deyip yurtdışına gitmenin yollarını arıyorlarmış, bazense dünyanın her yerini gördükten sonra “en güzel benim ülkem” diyorlarmış,
Bazen hayatın zorluklarına karşı iflas bayrağını çekmelerine ramak kalıyormuş, bazense aynı hayatın aynı zorluklarına karşı tek bir demirbilek oluyorlarmış,
Bazen en ufak bir sarsıntıyla ayrı kutuplara düşüp farklı görüşlere sahip oluyorlarmış, bazense büyük bir sarsıntı karşısında kenetlenerek aynı yöne bakmayı başarıyorlarmış,
Bazen güneşin doğduğu yöne çeviriyorlarmış başlarını, bazense güneşin hiç batmadığı batıya doğru ilerliyorlarmış,
Bazen yatırımı toprak üstüne yapmak için ağaçları kesip binalar yapıyorlarmış kendilerine, bazense "hatıra ormanı" yapıyorlarmış ormanları hatıralarda bırakmak için,
Bazen aynayı kendilerine çeviriyorlarmış, bazense iğneyi kendilerine çuvaldızı başkanlarına batırabiliyorlarmış,
Bazen saman alevi gibi tutuşurlarmış, bazense bir ton benzin dahi onları yakamazmış,
Bazen kudrete muhtaç olurlarmış, bazense damarlarındaki asil kanın mevcutiyetini unuturlarmış,
Bazen oturan bir koyun oluyorlarmış Van Gölü gibi, bazense bir timsaha dönüşüyorlarmış Marmara Denizi gibi,
Bazen annesiz kalıyorlarmış öyle yetimcesine, bazense hiçbir şeyleri yoksa verecek, sütlerini bağışlayabiliyorlarmış yetim kalan çocukları emzirircesine,
Bazen öyle bir “sus”arlarmış ki, kemiğe dayanan bıçak, o mumlanmış ağızları bile açamazmış, bazense öyle bir çığlık atarlarmış ki çatlayan ses tellerinin hakkını verirmişcesine dağların ardındaki sağır sultanlar bile duyarmış.