27 Şubat 2009 Cuma

"Silivri"nin yoğurdu, kız seni kimler doğurdu...

Evet Silivri'nin yoğurdu meşhurmuş, ben ilk kez duydum, hatta her yıl temmuz ayında uluslararası katılımlı "Yoğurt Festivali" oluyormuş.
Hemen konuya ortadan girme konusunda "master degree" sahibi biri olarak, açıklık getirecek olursak, size şu anda eğitim için geldiğim İstanbul Silivriden yazıyorum, mekan ise kaldığımız kampüsün A bloğunun 2. katında, "Sumatik" in yanı.. Neden burasıçünkü kablosuz internet birtek bu blokta var, çünkü bilgisayarın pili bitmiş durumda, çünkü fişi birtek buraya takabiliyorum...
Denize karşı doyumsuz duygular besleyen biri olarak, her sabah ona karşı kahvaltı etmek iştahımı arttırıyor, annem ne kadar yediğimi görse ağlardı mutluluktan. Öğle ve akşam yemeklerini geçiştiriyorum, kahvaltının yanında vasatın altında kalıyorlar.
Güniçinde 9:30-17:00 arası eğitim var. Arkadaşlarla eğitimden sonra İstanbula gitme isteğimiz güzel bir plan yapılırsa cumartesi akşamı gerçekleşebilir. Çünkü İstanbula 1 saat uzaklıktayız, gitmezsek ayıp olur. Tamam kabul ediyorum trafik felaket, bizim Taksime ulaşmamız, 2 saati alabilir ama İstanbul diyorum, boğaz diyorum, deniz diyorum...

Bugün ise benim "balık,balık" diye nitelendirdiğimiz nidalarım, Silivri sahilde keşfedilen "KILÇIK" ile mutluluk çığlıklarına dönüştü. (Resimlerde bu siteden) Daha önce Demet gitmiş, çok beğenmiş, kılçıkla uğraşmak istemeyenler mezgit ve barbun yiyebilirler, ben ise çinekopu tercih ettim, 1 porsiyon 4 tane, çok mu yedim, ama ne güzel yedim, yanına da vazgeçilmezim şalgam suyu...

Tatlı olarak, Güveçte Tahin Helvası: içindekiler--tahin helvası, sakız reçeli,limon,üzerine ceviz.
Son olarak şekerli Türk Kahvesi.
Müthiş.
Bu kadar moral yeter, şimdi moralimi bozan olaya gelelim, Altın kızlar grubumuzdan ilk kez dünya evine girecek olan Didem'in bekarlığa veda partisine gidemiyorum... Çok üzülüyorum, cumartesi gecesi oraya ışınlanmak istiyorum... Tacımı takmak, bridesmaid yazan bluzumu giymek istiyorum... Bu konuda çok mutsuzum işte... Düğünü ve kına gecesini sabırsızlıkla bekliyorum ki bu eksiğimi kapatayım...

21 Şubat 2009 Cumartesi

Kalenin dibinde taş ben olaydım

Herşey benim iş çıkışı Tunalı'da bulunmak istememle başladı. Dün ikimiz de durgunduk, ama bu durgunluk bizim Ankara kalesine gidip, bir bardak çay içme girişimimize engel olamadı. Girişim diyorum çünkü Ankara manzaralı yerlerde fasıl konulu mekanlar hakim, çay içilmelik manzarası olan bir yer bulamadık biz.
Bu bulamama sendromu Profesör kokoreçte bir çeyrek bir yarım ekmeği (yarım ekmek benim:) mideye gümletmemize hiç engel olamadı. Daha sonra Bahçelide park yeri bulamama sendromu bir kabusa dönüştü, arabanın altını kaldırıma sürttük. Ve ben eve gitmenin daha hayırlı olacağına karar verdim...
Çünkü bu durgunluğumuz, ordan oraya esmemize neden oldu, bir Ankara Kalesi, bir Anıttepe, bir Bahçeli... İyiki de oldu, herşeyin vardır bir nedeni... Nitekim Kalede karşılıklı çay içmenin hayali, eve dönünce telefonda uzun uzun konuşmalara yansıdı...
Bütün bu olanları şu anda "Safer Ayı" içinde olmamıza bağlıyorum.

...Bir de benim 8 günlüğüne İstanbul'a eğitime gitmeme bağlıyorum. Arabaya biner binmez, İstanbula gidiyorum dersen, bu çocuk durgunlaşır. Ama benim için sevinse iyi olur çünkü çok bunaldım... İşyerinden biraz uzaklaşmam lazımdı, geri dönüş şimdiden beni strese soktu. Bu strese girmeden ben 8 günün tadını çıkarayım, bol bol deniz havası depolayayım, Antalyadaki eğitimden beri görmediğim arkadaşlarımı göreyim, bir ihtimal Ali Canı göreyim, fırsat bulursam Beymen'den gelinlik bakayım, Mel'imi özleyeyim çok çok...

Not: söylemeden geçemeyeceğim, bu "kolbastı" fırtınası nedir? Ben de kolbastı oynamak istiyorum, ama beceremiyorum...

12 Şubat 2009 Perşembe

Bu Sabah...

Dedem bu sabah gitti...
Bu sabah beni işe bıraktı...
Arabanın arkasından bakan bana,
Öpmeye doyamadığım ellerini salladı...

10 Şubat 2009 Salı

You're nobody 'till somebody loves you...

Bir insan bir defada ne kadar çok sarımsak yiyebilir sizce? Yada bir insandan gelen sarımsak kokusu benim gözlerimi ne kadar çok yaşartabilir? Tamam anlıyorum, yaşlılık hali, aynı zamanda sarımsak bir çok şeye iyi geliyor, günde bir diş sarımsak gayet şifalı bir hareket ama bir bahçe dolusu sarımsak yeme eyleminin anlamı ne? Bir çuval sarımsağı leblebi gibi yemiş olan teyzeciğimin yüzüne yalvaran gözlerle baktım, ama her sorusunu cevapladım, herşeyin fazlası zarar teyzeciğim, geçmiş olsun teyzeciğim...

Geç çıktım bugün işten, eve dönüş yolunda Frank Sinatra'dan dinledim bu şarkıyı... Hak verdim, hürmet ettim... Ben genellikle şarkı sözlerinden başlık oluşturuyorum, ipod'a yapışık bir insan olduğumdan kaynaklanabilir mi bu acaba? Özellikle yolculuğa çıkmadan özenle oluştururum listelerimi. Gece yolculuğuna ayrı, gündüz yolculuğuna ayrı müzikler olmalı...
Bir keresinde içinden sanat müziği nameleri inleyen kulaklığın bir ucundaki dedem, beriki ucundaki bana, en güzel yolculuklarımdan birini yaşatmıştı...

Bu arada dedemle babaannem bahara kadar bizimle kalacak, yaşasın yaşasın, havalara uçtum, hatta dedemi sinirlendirecek kadar sıkı öptüm bu haber üzerine... çünkü Akçay'da havalar soğukmuş, çünkü üst komşu olmadığından kaloriferi babaannem tek başına yakamazmış, çünkü televizyonun uydusu bozulmuş, çünkü Aliciğimi Allah bana bağışlamış, çünkü babaannem enfes yemekler yapıyor...
Annem, babaannem, anneannem, tanıdığım en müthiş aşçılar... Eve girdiğimdeki yemek kokusuna bayılıyorum, ne olduğunu tahmin edip, annemin teyit etmesini çok seviyorum...

Şimdi ise yorganın altında, "Corpse Bride" izlenecek, geç olsun güç olmasın...
Hiç izleyemeyebilirdim...

9 Şubat 2009 Pazartesi

Gold Circle

Nişan öncesi stresinden 1 hafta yazamadım, nişanı sindirme evresi de 1 hafta, etti mi sana iki hafta...
Altın kızlar, diğer yarım ve ailem ile kokteyl yapılarak geçirilen müthiş haftasonunun ardından, pazartesi sendromunu, bir salata kasesi kızarmış patates ile atlatmış bulunmaktayım. ve hazırım...
Bu kadar güzel istenemezdi bir kız dedesinden ve bir kızın dedesi geri dönülmez bir kelime söylemekten çekinerek bu kadar nazik havale edemezdi bu görevi kızın babasına, ve bir kızın babası bu kadar çabuk veremezdi, bunda "vermezseniz kaçarım" sözlerimin bir etkisi yoktur umarım... Dedem olmasaydı o kadar anlamlı olmazdı isteme merasimi... bir hafta boyunca çalışılmıştı kelimeler üzerinde, ama dede benim dedem sürprizsiz olmaz...
Nişan nasıl mıydı?
Öncesi koşturmaca içinde geçti, tavana asılması son anda akla gelen balonlar, pastaneden alınan süs ışıkları, elle yapılan uzatma kabloları, gelen giden, gelemeyen gidemeyen, dayımın duygusal telgrafı, anneannemin yol yorgunluğu, annemin inanılmaz şaşkınlığı, babamın inanılmaz rahatlığı...
İçindeyken bir telaş ve şaşkalozlukla geçiyor, herkesin ne düşündüğünü hiç bu kadar merak etmemiştim mesela, kimseyi kırmamak lazım, herkese ilgi göstermek lazım, biraz oynamak lazım..
Videoları izleyince içim rahatladı, sürekli gülmüşüm, (ona gülmek denmez yüzümün 3/4 'ü ağız ve dişten yapılmış gibi) böyle bir sevgi kelebeği şeklinde dolanmışım ortalarda...
Kızlar daha bir güzeldi, erkekler daha bir bakımlı, yaşlılar bile daha genç geldi gözüme, yemekler daha lezzetli, gönül gözüm açıldı resmen...
Aniden parlayan saman alevi olan kız var ya şeker oldu pamuk şekeri...
O ise çok yakışıklıydı...
Bir daha nişanlanacak olursam, yine onunla nişanlanırım
Yine olsa yine yaparım... yine onu bulurum...
Böyle meraklısı değilim sadece bu olayın "onunla" olması beni mutlu eden, festival gibi "o", katılmak istiyorum:) Cümlenin devamında saçmalamak istemiyorum...
Emeği geçen herkese teşekkür ederim, daha iyi olamazdı herhalde...
olabilseydi... e olsaydı o zaman:)

Hoşunuza gidebilecek yazılar...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...