21 Şubat 2009 Cumartesi

Kalenin dibinde taş ben olaydım

Herşey benim iş çıkışı Tunalı'da bulunmak istememle başladı. Dün ikimiz de durgunduk, ama bu durgunluk bizim Ankara kalesine gidip, bir bardak çay içme girişimimize engel olamadı. Girişim diyorum çünkü Ankara manzaralı yerlerde fasıl konulu mekanlar hakim, çay içilmelik manzarası olan bir yer bulamadık biz.
Bu bulamama sendromu Profesör kokoreçte bir çeyrek bir yarım ekmeği (yarım ekmek benim:) mideye gümletmemize hiç engel olamadı. Daha sonra Bahçelide park yeri bulamama sendromu bir kabusa dönüştü, arabanın altını kaldırıma sürttük. Ve ben eve gitmenin daha hayırlı olacağına karar verdim...
Çünkü bu durgunluğumuz, ordan oraya esmemize neden oldu, bir Ankara Kalesi, bir Anıttepe, bir Bahçeli... İyiki de oldu, herşeyin vardır bir nedeni... Nitekim Kalede karşılıklı çay içmenin hayali, eve dönünce telefonda uzun uzun konuşmalara yansıdı...
Bütün bu olanları şu anda "Safer Ayı" içinde olmamıza bağlıyorum.

...Bir de benim 8 günlüğüne İstanbul'a eğitime gitmeme bağlıyorum. Arabaya biner binmez, İstanbula gidiyorum dersen, bu çocuk durgunlaşır. Ama benim için sevinse iyi olur çünkü çok bunaldım... İşyerinden biraz uzaklaşmam lazımdı, geri dönüş şimdiden beni strese soktu. Bu strese girmeden ben 8 günün tadını çıkarayım, bol bol deniz havası depolayayım, Antalyadaki eğitimden beri görmediğim arkadaşlarımı göreyim, bir ihtimal Ali Canı göreyim, fırsat bulursam Beymen'den gelinlik bakayım, Mel'imi özleyeyim çok çok...

Not: söylemeden geçemeyeceğim, bu "kolbastı" fırtınası nedir? Ben de kolbastı oynamak istiyorum, ama beceremiyorum...

Hiç yorum yok:

Hoşunuza gidebilecek yazılar...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...