31 Ocak 2010 Pazar
Mustaaaaa.....
15 Ocak 2010 Cuma
MELİH+CANDAN=11 OCAK
konuk yazar davet edecek raddeye gelmedim daha ama "baştacı yazar" olarak iznini alarak, yazdığı elektronik postayı yayınlamak istedim... aman pek iyi ettim...
1 Ocak 2010 Cuma
Yalnız Ağaç ve Kiraz Bahçesi
Dallara ise yeni kurduğumuz yuvamız ile ilgili en masum isteklerimizi bağladım. İsimlerini burada sayarsam çok uzayacağını bildiğim bütün sevdiklerimize başta sağlık, huzur, mutluluk, başarı ve aşk diledim. Bu kadar çok sevdiğimiz insan olduğu için bir de şükür duası bağladım.
Peki yani yıla nasıl girdik? ÖZETLE:Güzel girdik. Didotti ile Efe sağolsun... Sayelerinde köyün en güzel köyevinde en güzel yılbaşılarımızdan birini geçirdik. Böylece daha öncelerden arabanın içindeyken yeni yıla girilen, ya da sitenin bahçesinde kibritçi kız kıvamında yeni yıla girilen yılbaşı lanetini üfleyerek hudutlarımızdan uzaklaştırmak bulunmaktayız. Elbirliği ile kendimizi lanetleyip aynı beceriyle aynı lanetten kurtulmaktayız. Çünkü Mervenin dediği gibi kardeş olduk artık. Kardeş gibi olalı yıllar oldu hatta.
Geceye başlarken benim işten kaçta çıkacağımın belli olmaması bende hafif bir gerginlik yarattı. Neyseki 19:30 da evdeydim. Melih ile hemen toparlanıverdik. Kürşad ile Merveyi bekletmemeye gayret gösterdik. onları da aldık. Sonra esas kız Didoşu da aldık. Ballıkuyumcudaki köyevlerine güle oynaya vardık ki "güle oynaya" eylemini 1 Ocak 2010 saat 16:00'a kadar sürdürdük. Çok leziz yemekler yedik. Didem "çerkez"inin benim yalancı çerkez tavuğumu beğenmesi küçük bir hediye gibiydi. Çubuklu sosislerimde aynı ilgiyi gördü. Ama meksika salatası, kısır, biber ve lahana dolması, fasulyeli pilav, börekler, zencefilli kurabiyeler... Daha neler neler... Yudum ve Neyir'in yokluğu farkedildi... Pinoş bir geldi pir geldi... Yeni yıldaki "Gelin"imiz o bizim ne de olsa... Mervoşumun elbisesini en güzel elbise seçtim. Yılbaşı hediye çekilişi ise gürültü patırtı içinde geçti. Bir duman bir sis bulutu karmaşa bağırış çağırış... Ortam sakinleştiğinde elimde Yeliz'in aldığı çok manalı bir tişört, birde mikado vardı. Aldığımız Cdlik Efeye çıkmıştı, eldivenler ise Yeliz'e çıktı.
Sabah ezanı okunuyordu uyumadan önce... Uykudan uyanır uyanmaz, temizliğin verdiği dayanılmaz hafifliğin tadına varmak isteyenler, güçlerini birleştirdi ve etraf toplanmaya başlandı. Kahvaltı hazırlıklarıda dertsiz tasasız geçti ve köyün sıcacık yeni yıl güneşi ile sırtımızdan ısına ısına kahvaltımızı ettik. Bende 6 ay fazladan yıl atlama hissine kapılmama neden olan bu limonata havası, ikindi ile birlikte "haydi toplanın da gününüz boşa gitmesin rüzgarı" ile sonlandı. Kimileri sinemaya gitti, kimileride aynen bizim gibi annemlere geldi. güzel b,r akşam yemeği ile birlikte, internete kavuşmanın mutluluğu ile bu 24 saati sizle paylaşmak istedim....
Ve paylaştım... Ve mutluyum... Huzurluyum... 2010'a neler işleyeceğiz merak konusu... Ekinlerin bereketi üzerimizde olsun. Ekelim, sabırla bekleyelim, biçelim, öğütelim, un yapalım, hamurlara şekiller verelim... Bu yazımı da yazdıklarımın en "PASTORAL"i seçelim... veee yazımızı Melihimin en sevdiği şiirlerden biri ile sonlandıralım... Saygılar... İyi Seneler...
boşluğa bulut buluta yağmur, yağmura toprak ne güzel uymuş...
gündüze güneş güneşe tarla, tarlaya başak ne güzel uymuş...
başağa buğday, buğdaya insan, insana emek ne güzel uymuş...
emeğe eylem, eyleme yürek, yüreğe sevgi ne güzel uymuş...
Bülent Ecevit-Uyum