31 Ocak 2010 Pazar

Mustaaaaa.....

Bugün onunla ilgili yazmak istedim, dedemin gözlüğüne cam yaptırıp takan, içten içe onu özleyen ama bunu dışa vurmak istemeyen babam hakkında..
Bugün onun ne doğumgünü, ne de babalar günü biliyorum..
Ama bugün ondan bahsetmek istedim..
Resimlere bakmayı çok severim ben, dijital olsun olmasın... ama en güzelleri siyah beyaz, eski olan rutubet kokan, anı dolu olan, hakkında yazı yazdırabilecek resimleri çok severim..

Onun "ilk" farkına varmam , anlattığına göre askerden geldiği zaman güneşten yanmış yüzünü gördüğüm zamanki sağlam çığlığım ile perçinlenen andır. Daha sonra yaptığı sürprizlerin bir başlangıcı oldu diyebiliriz:)
Yürüyüşlerde bana tüm elini vermezdi, sadece bir parmağını tuttururdu, onun için tek olduğumu hissettirmek içindi herhalde...
Hiç mini eteğim giymememe rağmen, bana mini etek hediye edendir o... kadife, siyah, askılı bir mini etek, beraber gezerken Karum'da almıştık...
Ben paten sürebileyim diye, Cinnah caddesinin başından Kuğulu parka kadar elimden tutup beni cesaretlendirendir o...
İkinci sınıfta gözlüklerle tanışıp, şok olduğum zaman babamında gözlük kullandığını hatırladığımda içimin rahatlamışlığı vardır...
Ama en çok pastanemiz varken, bana dondurma hazırlayışı ile hayran bırakmıştır kendine... kolunun bütün damarları çıkardı bana kocaman dondurmayı koymak ve doya doya yememi sağlayabilmek için...
Yılbaşlarında en güzel kütük pastayı Ali ile bana ayırandır o...
Tam bir İstanbul hayranıdır, kendisi... Üniversite yıllarını İstanbul'da geçiren, yakışıklı bir damat ferit olayıdır... Onunla İstanbulda gezmek çok eğlenceli...
Beni okula farklı arabalarla bırakandır o...
Farklı işkollarında çalışsa da özünde "mühendis" olandır o...
Mühendis olmasından mıdır bilinmez, elektronik eşyalarla arası çok iyidir, cep telefonunu ilk kullananlardadır ve hala ilk numarasını kullanarak-bence-rekor kırmak üzeredir... Kaç telefon değiştirdiğini takip edemedim bile... O bizim hep "ayranı yok içmeye" deyimimizin tamamlayıcısıdır. O benim bu tür şakalara gülen biricik babacığımdır...
Ne istesem yapan babamdır o... Gecenin bir yarısı Şili meydanında kokoreç yediğimdir... Beni hangi arkadaşımın evinde kalsam, hangi ücra köşelere gitsem alıp, eve getirendir...
Hadi yapalım dediğim zaman "hayır" demeyendir. Ama bu iki uç arasında annemle gözgöze gelmemelidir. Orada doğru eksenden çıkabiliyor bazen:)
Bana direksiyon dersi veremedi tam olarak bir türlü... O da benim zamansızlığım ve "beceriksizliğimden kaynaklanıyor." Ama dediği gibi, "dur-kalk" çalışmam lazım:)
Okumadığı kitap, İzlemediği film yoktur, herhangi bir fikrinin olmaığı konu yoktur...
Ben babamın hiç şaşırdığını görmedim, çünkü o herşeyi bilmiş oluyordur zaten... Evet evet, babamın gözlerinin faltaşı gibi açıldığını hiç görmedim, hep şaşıran taraf karşısındadır...
Sen hiç şaşırma babacığım...
Şu anda salonda anlattığın gibi hikayelerin ve anıların hiç bitmesin, ne çok anlatacağın şey varmış babacığım...
Yaşlandın babacığım, ama ihtiyarlamadın emin ol...
Yanakların tombullaştı...
Öpüyorum o yanaklarından...

2 yorum:

mustafa dedi ki...

salacak iskelesinde boynu bükük bakan o masum çocuk hep bu günlerin hayalini kurardı sevgisini ispat etmek için yıllarca peşinden koştuğu; ama hala nekadar sevdiğini anlatamadığı sultanıyla evlenip, senin gibi tatlı kızı olsun büyütsün evlendirsin ve en önemlisi onun nekadar mutlu olduğunu görüp de ağlayarak iyiki varsın kızım demeyi hayal ederdi bu ihtiyar mustafa iyiki varsın kızım seni çok seviyorum

lafolie dedi ki...

ne güzel yazmıssın candanım:)) bi duygulandım bana ne oluosa hehehehe beni de az bırakmadı ewe mustafa amca saolsun:) birden sultan teyzemin etli ekmei geldi aklıma ne güzel yapardı, aaa bi de mantısı....öpüormm senii coookk

Hoşunuza gidebilecek yazılar...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...