23 Eylül 2011 Cuma

Ali Can...



O güzel yüzü hiç değişmedi benim biricik kardeşimin...
Ben karakızken o kumral ela gözlü olan oldu…
Benim bebekliğimden güzeldi onun bebekliği...
Babam öyle der... O doğduğunda "oğlum oldu" demiş babam...
Babasının oğlu... Mühendisin mühendis oğlu...
O eve geldiğinde kimseyi sevdirmek istememişim, o güne kadar hep ben sevildiğimden...
Onu sevmeyin beni sevin demek istememden...
Ama onu ben herkesten çok sevdim... Ama çok da kıskandım...
O beni hiç kıskanmaz... Tabağımdaki makarna hariç...
En sevdiği yemek makarna... Bana bile yapmasını o öğretti…
Ben de ona bisiklete binmeyi öğrettim...
Çekirdek çıtlarken ayçekirdeklerinin içlerini biriktirirdi toplu yemek için...
Sonra ben elinden birazını alırdım, çok acımasızdım.
Bazen ikimizin de acımasız olduğu zamanlar oluyordu.
Annemin bir yaz günü akşam yemeği için yaptığı karışık kızartmanın hepsini ama hepsini yemiştik annemi ve babamı düşünmeden...
Annem bir daha yapmıştı... Utanmadan ondan da yemiştik...
Kartopu oynamaya çıktığımızda, hep en büyük kartoplarını o yapardı...
Ben de hep ağaçtaki karları silkelerdim üzerine...
Ipıslak ve buz gibi olduktan sonra evin köşesindeki kaloriferde bulurduk kendimizi...
Ankara'nın denizsiz olmasına aldırmadan, mayolu serçeler gibi küçücük küvette çırpındık...
Birbirimizin en iyi arkadaşı olduk, o omuz hep yanıbaşımdaydı…
Hep rahat hep güvenli…
Müzik ve tiyatroyu ikimizde çok severiz ama hayata geçiren ilk o oldu...
Lisede rol aldığı tiyatro oyununun çıkışında çok başarılı geçtiğinden, sevinçten gözleri doldu...
Batari kursuna gitti, o ellerin hareketliliğini iyi değerlendirdi...
Sandalyeler ve kumandalar rahaaat bir nefes aldı.
İstanbul’u çok sevdik ikimizde ama orada okuyan ve çalışan o oldu…
“Anne ben o şehirde kırmızı converse giyemem” dedi ve o şehre gitmedi,
Babası ile aynı Üniversiteyi okuduğu İstanbul’a gitti…
Dedem ve babaannemle oturdu. 3 taş birden vurma işi bana düştü.
Sabahları Babaannemle, öğlen Dedemle, akşamüstü Kardeşimle.
“Abla aynı günde hem Bahariye’ye hem Moda’ya hem Ortaköy’e hem Taksim’e gidilir mi?”
Gidilirdi, hep gittik…Daha çok gideceğiz...
Gerçi ikimizin çıktığı yolculuklar aksiyon dolu oldu...
Nice yerler görelim, nice yaşlar görelim hep birlikte, hep sağlıkla…
Hayallerimizle büyüdük, hayaller hep var, hala büyüyoruz, hala hayal kuruyoruz…
İyiki doğdun kardeşim, pamuğum, karaablasının beyaztenlisi…
Her zamanki gibi bastırarak ve sertçe öperim o yanaklarından...Bugün olan olaylar için bir araştırma yaptım canım kardeşim... (yoo buradan baktım)
Doğumlar:
1930-Ray Charles
1943-Julio İglesias
Olaylar:
1846-Neptün gezegeni'nin keşfi
1993-Michael Jackson Türkiye'de konser verdi.
Özel Günler:
Ekinoks
Sonbahar'ın Başlangıcı
Dünya Otomobilsiz yaşam günü

Hiç yorum yok:

Hoşunuza gidebilecek yazılar...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...