1 Mart 2012 Perşembe

48 saat, 5 kilometre, 60 TL, 22 cm, 330 gram

Bir varmış bir yokmuş, günlerden bir gün kar çok yağmış. Yetmemiş çoğalmış, tipi dediğimiz canavara dönüşmüş. İşte böyle bir günde bizim doktor randevumuz varmış, bebeğin bütün uzuvları yerinde miymiş diye detaylı olarak bakılacakmış. Tam saatinde tüm aile bireyleri olarak bekleme salonuna varılmış. Bekleme salonunun şanına yakışır şekilde beklenilmiş. Bir tane tiki anne adayı ile onun tiki görümcesi ve deli yürek bozması baba adayı dikkatimizi çekmiş. Para konusunda sıkıntılarının olmadığı açıkça belli olan çiftimiz, ultroson ücretine önce karşı çıkmış, üst yerlere telefon edilmiş, başka bir hastaneye gidecekken, tekrar karar değiştirilmiş. Bizimle beraber paşa paşa beklemiş. Meraklı çift olarak, göklerde kartal gibi yürüyen ağır abi ve töre kurbanı dediğimiz anne adayı mercek altına alınmış ve dinlemeye devam edilmiş. Haklarında binlerce senaryo üretilmiş, yüzükleri olmadığından evlilik dışı çocuk diye düşünülmüş, babanın tavırlarından ve annenin yüzünün gülmemesinden dolayı istenmeyen çocuk diye düşünülmüş, babanın sinirli ve asabi tavırlarından dolayı, gerilen kıza ve bebeğe acınılmış, hatta tarafımızdan 3 vakte kadar birbirlerini aldatacakları bile söylenilmiş, kız aldatsa da haklı bulunulmuştur.
♥ ♥ ♥ ♥ ♥
En iyi senaryo dalında altın heykelciğimizi tam alacakken, adımız söylenmiş. İçeri girilmiş, bakılmaya başlanmış, her şeyi normalmiş, 22 cm 330 grammış, küçük prens hareketli olduğundan biraz uzun sürmüş, sağ elini göstermiş, sol elini göstermemiş, dilini göstermiş, midesini göstermemiş. Doktor şöyle demiş, “midesi boş olduğundan doldurmamız gerek” ne yesek ne etsek, derken su içsek yetermiş, ama biraz daha beklememiz gerekmiş. Dışarı çıkılmış sular içilmiş, suyun hemen ulaşması için dolaşmak gerekmiş. Dolaşalım derken, elleri yıkayalım denilmiş. Kadınlar tuvaleti diye, erkekler tuvaletine girilmiş, etrafta hiç erkek ve pisuvar olmadığından, durumun farkına varılmamış, ta ki dalgın gebenin peşinden kocası gelene kadar. Kahkahalar atılarak, erkekler tuvaletinden çıkan bir çifte, tebessümle bakılmış. Bekleme salonunda, gülüşmeler devam etmiş, doktor tekrar çağırmış. Midesi dolu görülmüş, olması gereken yerde kalbin hemen altındaymış. İçimiz rahatlamış, doktorla bir sonraki randevu konuşulmuş, teşekkürler edilmiş.
♣ ♣ ♣ ♣ ♣
Dışarı çıkılmış ama ne görülmüş, tipinin içinde 2 tipitip kalakalınmış. İlk gelen taksiye binilmiş. Konya yolumu Kızılay mı derken, ilk şıkta karar kılınmış, ama bu kararımızın doğru olmadığı trafikte 2 saat kaldıktan sonra anlaşılmış. Yavaş yavaş akan trafikte, taksicinin hayat hikayesi öğrenilmiş, durmuş olan trafikte ise eve nasıl gideceği konusunda artık ağlama raddesine gelen taksiciye daha fazla kıyılamamış ve taksiden inip yürümeye karar verilmiş.
♫ ♫ ♫ ♫ ♫
Petrolcüden, yakıt olarak, su ve çikolata alınmış. Tipi içinde, arkalı önlü, yürümeye başlanılmış. 5 kilometrelik Dikmenin yokuşunda ne kadar zorlanılırsa o kadar zorlanılmış. Yollarda insan manzaraları seyredilmiş, sadece gözlerimizin göründüğü bir kafa sarma stiline başvurulmuş, keşke yanımızda fotoğraf makinesi olsaymış. Neden bize gelmediniz gibi sorular yağdıran ebeveynler, zaten her yer aynı rezalette tezleri ile desteklenen telefon konuşmaları ile yatıştırılmış. Sonra eve varılmış, 24 saat açık olan fırınımızın varlığından yaralanılarak, sıcak ekmek alınmış, çay demlenilmiş, besleyici kanepeler yapılmış, kahvaltı kıvamında bir akşam yemeği yenilmiş. Akşam yattığımız yer beğenilmiş. Deliksiz uyunmuş.
☺☺☺☺☺
Ertesi gün servisin gelememesi fırsat bilinmiş, hamilelere olan idari izinden yaralanılmış, gün boyunca kar yağmaya devam etmiş, şiddetini hiç azaltmamış, arabamız görünmez hale gelmiş, manzara güzelmiş, evde iyice dinlenilmiş. Yann Tiersen eşliğinde yoga bile yapılmış. Akşam işten gelen evin reisi ile yemek yenilmiş ve “Zenne” izlenilmiş, filme 10 üzerinden 6,5 MCD puanı verilmiş.
☼ ☼ ☼ ☼ ☼
48 saati anlatan bu masal da haddini aşarak roman kıvamına gelmiş. Hiç farkına varılmamış. Her şey güzel bitmiş. Babasının midesinden çekmemişiz, ama oğlumuzun midesi yüzünden, böyle bir gece yaşamışız. İlerde anlatacağımız bir anımız daha olmuş. Gökten üç tane elma düşmüş, iki canlı olduğumdan ikisi bana, biri de tüm okuyanların başına…

Hiç yorum yok:

Hoşunuza gidebilecek yazılar...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...