30 Kasım 2009 Pazartesi
Garip,Hüzün,Özlem,Merak...
Onları çok özlüyordum evet ama farketmek ne garip...
"O"nu ne çok özledim "bir" günde ne garip...
Dedem gideli 40 gün olmuş neredeyse, sanki yeni gitmiş gibi ne garip...
2 aydır gözlük alamama kabiliyetim ne garip...
Geceleri uykusuzluk çekip, gündüzleri uyumam ne garip...
Şu anki işimin, son işim olmayacağını hissetmek ne garip...
Bugün hiç ısınamıyorum, ne garip...
2009 nasıl bir koşturma içinde geçti, zamanın umursazlığı ne garip...
2010 nasıl geçeceğini bilmemek ne ga...rip...değil aslında...
26 Ekim 2009 Pazartesi
Melekler Korusun...
Dedecim...
Ben seni çok sevdim...
Nerdesin...
Eminim Cennettesin...
Hurilere laf atıyorsun...
İnan burda çoközleniyorsun...
Kartopu oynadıktan sonra pamuk ellerinle ikram ettiğin sahlebin,
Damağımı yakması bile tatlıydı...
Sen yapmıştın çünkü...
Ben senin ilk gözağrındım...
Benim ise şimdi yüreğim ağrıyor...
Üstümde örtülü duran,
Sıcak battaniye çekip alınmış gibi...
Büyüyünce seninle evlenecektim ben...
Düğünümde dans edemedik seninle döne döne...
Ama için rahat olsun senin bana öğrettiğin adımları öğrettim damadına...
Senin kadar prof. değildi, itirafedeyim...
Dön geri tavla oynayalım, sen zar tut, beni ez 65 yıllık tavla bilginle...
51 oynayalım, jokerleri hep sen al...
Çiçekçi'den Üsküdar sahile kadar yürüyelim senle yine...
Balık halinden balıklarımızı, peynirciden peynirimizi,
Turşucudan turşumuzu alalım...
Babaannemden azar işitelim, hazır turşu aldık diye...
Benim odamdı, senin odan oldu 5 ay boyunca...
Duvarları sen kokuyor, az önce kokladım...
Ekoseli karaca gömleğini ben aldım...
Sana yakıştığı kadar yakışmıyor bana...
Sen çok yakışıklıydın dedem...
Dedemsin, babaların babasısın...
Bütün tarihi darbeleri anlattın dedecim ama
Bu son darbenin nasıl olacağını anlatmamıştın...
Melekler etrafından ayrılmasın dedecim...
Onlarında gönüllerini fethet...
Kendine hayran bırak...
Ben sana hayran kaldım dedecim...
Ben seni çok sevdim...
Seni diğer torunlarından kıskandım...
Ama seni en çok ben sevdim...
Yine gel dedecim...
Ben seni yine severim...
Seni Seviyorum...
Ben sana bir daha yazarım...
Daha çok yazarım...
Ben sana hep yazarım dedecim...
24 Haziran 2009 Çarşamba
Ürgüp-Göreme, gör ama kimseye söyleme...
Bir gün ağır su testisini taşımaya çalışıyordu,
O sırada su içmeye çeşmeye varan Ürgüp Yardımına koştu Avanosun...
Su gibi berrak gözler birbirini gördü,
Yanaklar pembeleşti.
Testisinden su verdi Avanos,
İçine doldurdu Ürgüp hem suyu,
Hem Avanosun esintisini.
O günden sonra o çeşme başında buluştular hep...
Ihlara vadisinde dolaştılar hep..Güneşi batışını izlediler uzun uzun.
Hiç batmasını istemeyerek..
Belisırmada nefis yemekler yediler.
Ağızların tadı hiç bozulmasın diye dua ettiler. Göreme bu aşkı kıskandı...
Ürgüpe dedi ki bir daha Avanosu görme,
Ürgüp dediki: Olmaz, o benim ömrüm olacak.
Göreme babasından istedi Avanosu Ürgüpten önce,
Nevşehir olmaz dedi.
Göreme nefretle sütunlar diktirdi bir gecede,
Ürgüp ile Avanosun arasına...
Bir gecede içlerine askerler koydu...
Birbirlerini görmemeleri için.
Avanos, çamurla avutuyordu kendini,
Çamurdan bir gözyaşı şişesi yaptı.
Gözyaşlarını bunlara akıttı.
Ürgüp ise Avanosa benzeyen küçük bebekler yaptı,
Aşkını canlı tutmak için.
Ürgüp bebeği dediler ona daha sonra.
6 Haziran 2009 Cumartesi
Dedem ve deniz kabukları...
21 Mayıs 2009 Perşembe
Dantel...
Ben altın kızları özledim...
19 Mayıs 2009 Salı
Tutun kollarımdan düşerim şimdi...
23 Nisan 2009 Perşembe
When you are near, everything’s clear, Earth is a beautiful heaven...
Annemin uzun zamandan beri hazırlandığı, 23 Nisan gösterisini izlerken, gözlerimin önünde mutluluğun resmini çizen anneme hayranlıkla bakakaldım... 30 uncu senesinin içinde ama içindeki enerji sanki bir otuz sene daha devamedebilir hissi verdi... Bunu okuyunca gaza gelecektir. Küçükken ona ne olmak istersin dediklerinde "öğretmen" cevabını verirmiş, hayalindeki meslekten emekli olacak... Akşam evde öğrencilerinden neredeyse teker teker bahsetmesine, babamla benim bazı huylarımızı bazı öğrencilerine benzetmesine, bazı cumalar sesinin kısılmasına, hepsine değer cevabını verdi bugün gözlerimin önünde... Bende öğrencileri kadar mutlu edebiliyormuyum, evet annemin mesleğini annemden kıskandım bugün... Öğrencilerini kıskanıyorum evet ama o benim annem ne de olsa:) Yarın tatil biraz mola için babam aldı götürdü annemi... Sevgilim de annesinin yanına gitti, yalnız kaldım...
Neredeyse bir aydır yazamayışımın nedenlerinden olan ev aramamız son buldu... 3 cepheli, manzaralı, balkonunda Türk kahvesi ikram edebileceğim, kocaman mutfağı olan (beni en cezbeden olan) bir ev beğendik... Çok beğendik, eve ilk girdiğimde sanki yüzüme gülümsedi, hoşgeldini duyar gibi oldum, hemen duygusal bir bağ kuruverdim...
Geçen hafta ise dolu dolu geçti, Pinomun müthiş "gün"ü, hiç yemediğim irmik tatlısını bile yememe neden oldu...Şu güzelliğe bakın ama... Sitenin bahçesinde zıplarken fotoğraf çektirme tutkumuz, site sakinlerine "ilk defa mı geliyorsunuz" sorusunu bize yöneltmelerine neden oldu, arkadaşlarımla çimlerin üzerinde zıplamak ise bir daha yere inmek istemeyişime neden oldu... Havada kalsaydık öylece mutluluktan...
Pazargünü Eryamanda Gülçinlerde bir akşam yemeği, öncesinde Göksu Parkında bir tur atma, kalabalıktan yürüyememe, Murata rağmen dondurma yeme, finalde nostaljik olarak başlayan ve sonrasında hırs fırtınasına dönüşen ve bayanların zaferiyle noktalanan sessiz film...
Bu hafta sonu performans toplantısına gideceğimi sanıyorken hemde İstanbul'da, hemde sevgilimle gidebilme ihtimalide yüksekken, "sanma" hissi ile sınırlı kaldım... Ama bu haftasonu biryere gidilecekti mutlaka çünkü moral depolamak gerekiyor, seyahat her zaman iyi gelir... Amasya'ya gideceğim, dedim ya seyahat bana her zaman iyi gelir... yolları severim...
1 Nisan 2009 Çarşamba
Ben her bahar aşık olurum...
Ben tekrar aşık oldum, bahar yüzünden...
Yazılarımı süslemek istiyorum, fotoğraf makinemin şarjlı pillerinin olmaması yeni fotoğraflar koymama engel oluyor...
Haftaiçinde eve ortalama 8'de girmem, bu hafta bunun 11'e çıkması yazmama engel oluyor... Aysonunu tutturalım, aybaşına yoğunlaşalım derken günler geçiyor, haftalar geçiyor... Mevsimleri yaşayamıyorum, üşüyorum sadece üşüyorum...
Ali Canı da çok özledim, bu haftasonuda gelemez, İstanbula gidecekmiş... Ona ait bir resim, yamaç paraşütü yaptı geçen sene Ölüdeniz, "ayaklarının altında"...
Her haftasonu yeni bir ev beğenmemiz, karar vermemize engel oluyor... çünkü bir hafta sonra daha iyisini bulacağımıza inanıyoruz... İstediğimiz kriterler çokmu acaba kişöyle diyoruz bir taraftan ödün vermemiz gerekiyor...
3 oda 1 salon olsun, ara kat olsun, balkonu olsun, aydınlık olsun, önü açık olsun, çarşıya pazara yakın olsun, Konya yoluna bakmasın, Odtü orman manzaralı olmasın, servislerimizin güzergahında olsun, kombili olsun, mutfağı geniş olsun, çok eski olmasın...
Ev fiyatlarında düşüş var deniyor, Çankaya'da düşmemiş...
Bir ev beğensek içimize sinse... İçinin planlarını çizmek için sabırsızlanıyorum...
Bir de gün içinde, işim nedeniyle kendimi tükettiğimden, benim artakalanlarımla yetinenlere bana destek oldukları için teşekkür ediyorum...
19 Mart 2009 Perşembe
Masalsa bu, gerçek olsun; gökteki yıldızlar gibi sonsuz olsun...
Bugün hava ne kadar garipti, güneş açıyor, yağmur yağıyor, kar yağıyor, hadi bir de karla karışık yağmur... Bereketli olsun yağsın susuz kalmayalım çok güzel ama bahar gelsin artık, gerçekten psikolojimi etkiliyor, her sabah ne giyceğimi düşünüyorum uyanınca karanlık havayı görünce-ki ben bir gece önceden bunu düşünen biriyim. (Herry'den çıkmış gibi olmayı çok isterdim mesela)
Ankara ya bahar gelse, İstanbula da bahar gelse... iki yaka arasındaki gökkuşağını bir daha görsem, daha güzel bir ışık yakalasam...Baharda Boğaz da erguvanlar açar, o görüntü cennetliktir, denizin mavisi, ağaçların yeşili, erguvanların moru pembesi...
Baharda Boğazdaki erguvanlara bakmak istiyorum, Üsküdardan Beşiktaşa giden vapurdan...
Anadolu kavağındaki, balıkçıda şöyle lüfer yemek istiyorum...
Bu bahar bir İstanbula gitmek istiyorum...
Elim boş olmasın ama içinde onun eli olsun...
Kulağımıza bir tek minik dalgaların sesi gelsin, bir de sandalların sallanırken ki tıkırtısı...
Hiç uykum yok bu gece, ders çalışabilirim, Spk ya da ingilizce...
Film izleyebilirim, "O.... Çocukları" yada "La Haine"...
Günler 36 saat olsa dileğimi tekrarlamak istiyorum...
Kalan 12 saatte yuva arama çalışmalarımı devam ettirmek istiyorum...
Birde fotoğraf makineme çok memnun kadığım pillerden almak istiyorum ki artık fotoğraf çekebileyim, "anı" yakalayıp, hapsetmek istiyorum hafıza kartına, sonra muhtelif zamanlarda bakmak istiyorum "anı"larıma...
Gökyüzüne baktım bir damla yıldız göremedim, hava kapalı olacak yarın...
Ama yarın CUMA...
Şükürler olsun yarın CUMA...
16 Mart 2009 Pazartesi
Got a secret, can you keep it?
13 Mart 2009 Cuma
...
Okyanusun en ucunda,
Tepemizde binlerce yıldız,
Benim gördüğüm tepedeki yıldızlar değil,
Maviliğe düşen ışıkları değil,
Bana bakan iki koyu göz,
O gözlerin içindeki ben,
Gözlerimin içindeki sen,
Hep orda kal...
Hep benimle kal...
27 Şubat 2009 Cuma
"Silivri"nin yoğurdu, kız seni kimler doğurdu...
Bugün ise benim "balık,balık" diye nitelendirdiğimiz nidalarım, Silivri sahilde keşfedilen "KILÇIK" ile mutluluk çığlıklarına dönüştü. (Resimlerde bu siteden) Daha önce Demet gitmiş, çok beğenmiş, kılçıkla uğraşmak istemeyenler mezgit ve barbun yiyebilirler, ben ise çinekopu tercih ettim, 1 porsiyon 4 tane, çok mu yedim, ama ne güzel yedim, yanına da vazgeçilmezim şalgam suyu...
Tatlı olarak, Güveçte Tahin Helvası: içindekiler--tahin helvası, sakız reçeli,limon,üzerine ceviz.Son olarak şekerli Türk Kahvesi.
Müthiş.
21 Şubat 2009 Cumartesi
Kalenin dibinde taş ben olaydım
...Bir de benim 8 günlüğüne İstanbul'a eğitime gitmeme bağlıyorum. Arabaya biner binmez, İstanbula gidiyorum dersen, bu çocuk durgunlaşır. Ama benim için sevinse iyi olur çünkü çok bunaldım... İşyerinden biraz uzaklaşmam lazımdı, geri dönüş şimdiden beni strese soktu. Bu strese girmeden ben 8 günün tadını çıkarayım, bol bol deniz havası depolayayım, Antalyadaki eğitimden beri görmediğim arkadaşlarımı göreyim, bir ihtimal Ali Canı göreyim, fırsat bulursam Beymen'den gelinlik bakayım, Mel'imi özleyeyim çok çok...
Not: söylemeden geçemeyeceğim, bu "kolbastı" fırtınası nedir? Ben de kolbastı oynamak istiyorum, ama beceremiyorum...
12 Şubat 2009 Perşembe
Bu Sabah...
Bu sabah beni işe bıraktı...
Arabanın arkasından bakan bana,
Öpmeye doyamadığım ellerini salladı...
10 Şubat 2009 Salı
You're nobody 'till somebody loves you...
Bir insan bir defada ne kadar çok sarımsak yiyebilir sizce? Yada bir insandan gelen sarımsak kokusu benim gözlerimi ne kadar çok yaşartabilir? Tamam anlıyorum, yaşlılık hali, aynı zamanda sarımsak bir çok şeye iyi geliyor, günde bir diş sarımsak gayet şifalı bir hareket ama bir bahçe dolusu sarımsak yeme eyleminin anlamı ne? Bir çuval sarımsağı leblebi gibi yemiş olan teyzeciğimin yüzüne yalvaran gözlerle baktım, ama her sorusunu cevapladım, herşeyin fazlası zarar teyzeciğim, geçmiş olsun teyzeciğim...
Şimdi ise yorganın altında, "Corpse Bride" izlenecek, geç olsun güç olmasın...
Hiç izleyemeyebilirdim...
9 Şubat 2009 Pazartesi
Gold Circle
Öncesi koşturmaca içinde geçti, tavana asılması son anda akla gelen balonlar, pastaneden alınan süs ışıkları, elle yapılan uzatma kabloları, gelen giden, gelemeyen gidemeyen, dayımın duygusal telgrafı, anneannemin yol yorgunluğu, annemin inanılmaz şaşkınlığı, babamın inanılmaz rahatlığı...
Kızlar daha bir güzeldi, erkekler daha bir bakımlı, yaşlılar bile daha genç geldi gözüme, yemekler daha lezzetli, gönül gözüm açıldı resmen...
Bir daha nişanlanacak olursam, yine onunla nişanlanırım
olabilseydi... e olsaydı o zaman:)
23 Ocak 2009 Cuma
Nişan Al, Ateş Etme
15 Ocak 2009 Perşembe
Bozcaada Sahillerini Bekliyorum...
Yoğun mesai saatlerinin ardından, hatta içindeyken, içimin ferahlaması için, serin suların olduğu yerleri düşünürüm... Beni bu düşünceye iten bir neden de, bugün bir müşterimizin, Ayvalıktaki denize sıfır villasının resmini göstermesidir. Neden çantasında villasının resmini taşır bir insan? çünkü evinin yanındaki kanocu ile problemleri vardır, ve bunu 15 dakikada nefes almadan anlatabilme yeteneğine sahiptir. Bu sırada içimden esneme yeteneğimi keşfetmem de cabası...
Bugün Bozcaada'yı düşündüm... Geçen yaz günübirlik gittim,bayıldım,ayıldım, yok yok hala ayılamadım.
...Dönüşte pazarına uğruyorsunuz, dondurmanızı yiyorsunuz, benimki gibi bir babaanneniz varsa onun çay bahçelerinin etrafındaki asmalardan yaprak toplamasını izliyorsunuz, hatta yaprakları dondurma poşetine koyduğu için babanızın gerçek dondurma sandığına gülebiliyorsunuz, Kalesine şöyle bir bakıyorsunuz, akşam evde bekleyen bir dedeniz yoksa, kıyı restorantlarından birinde rakı-roka-balık yapabiliyorsunuz, daha sonra geldiğiniz gibi feribotla uzaklaşıyorsunuz, siz oradan ayrılamadığınızdan sanki ada sizden uzaklaşıyormuş hissine kapılıyorusunuz...
Uzun bir iç çektim bu arada... ben Adayı özlemişim...
Bir aksilik olmazsa, suyu inek içmezse inek dağa kaçmazsa, planlarda bir değişiklik olmazsa, balayı eşittir Bozcaada...
-Bağ evlerinde pansiyon tarzında kalınabiliyormuş, bu konu araştırılacak,-Çok kişi öğrenmesin, Adanın tadı kaçmasın bu konuda dua edilecek, -Daha güzel resimler çekilecek, asmalı bahçelerde kahvaltı edilecek, -sahillerinde elele gezilecek, günbatımına karşı şekerli Türk kahvesi içilecek, -akşama balıklar afiyetle yenilecek, ikimiz de emekli oluncaaa Ada'ya yerleşilecek... (hani Van'a gidilecekti?-bu konu daha sonra ele alınacak...)
12 Ocak 2009 Pazartesi
You make me feel brand new...
böyle şahane bir günde, ben pot'larımı sirtaki yaparcasına kırmadım, diyebilseyim keşke, söylemeden önce 5 kere düşünsem keşke, sağır duymaz uydurur olmasam keşke, o mor şeyi M'e karşı tutmasaydım keşke...
şaşırdım, güldüm, yedim içtim, şımardım, yenilendim, bir kez daha aşık oldum,
10 Ocak 2009 Cumartesi
Ahududulu Çikolatalı Pasta
Bu görüntüye cok şaşırmıştım, iki önemli insanın ismi, ortaokul ve ilkokul öğrenci numaram...hemen fotoğrafladım... İstanbuldan... İstanbul aşkımı fasikül halinde anlatabilirim, daha sonra anlatmak istemem ondan, konudan konuya atlıyorum, kendimi tutamıyorum...
Daha çok yazabilsem keşke, daha çok fotoğraf çeksem...Son bir haftadır yoğun bir şekilde mesai yapıorum,yeni işimden cok memnunum ancak geç saatlere kadar mesai durumunun, benim bir sonraki günki performansımı etkilediğini göz önünde bulunduracak olursak, üzerimde pek olumlu etkiler bırakmadığı kesin...
Ben eve gelince, uzun uzun yemek yemeyi + canikolarımla sohbet etmeyi, arkasından çayımı yudumlamayı, bu arada nette öbür canikolarımla sohbet etmeyi, güncelden uzak kalmamayı, sıcak sulara dalmayı, yorganın altında kitap okuyarak, uykuya dalma ihtimalini sevdim...
O günler de gelecek... umarım... dönemsel olduğunu düşünüyorum... yarın güzel bir gün olsun,"o"nun bana söylediği gibi...
Bugünüme ise pancake yaparak başladım, devamı aynen o kıvamda geçti, "reçellisini yerken ikincisini neyle yesem acaba"
Yarın kar yağsın, gece dolunay olsun, kuzey yıldızı benim yıldızıma yakın olsun, kahvaltıda vişneli-nutellalı ekmek olsun, saçım güzel olsun, maçta sakatlanmasın, hediyemi beğensin...